Bu Blogda Ara

8 Ekim 2015 Perşembe

DAĞLAR ÜLKESİ ANDORRA (GÜMRÜKSÜZ)



05 EYLÜL 2015:

    İspanya tarafından, Andorra'yı-İspanya'dan ayıran sınıra yaklaştık. Pasaportlarımızı hazırladık ancak, kabinlerde oturan hiç bir Polis bizi durdurmadı. Kısacası Pasaport kontrolü bu tarafta yapılmıyor. Andorra oldukça ilginç, bir o kadar da güzel bir ülke.
   Andorra, en kısa anlatımla kış turizmi ve gümrüksüz satışın cenneti. 1278 yılından beri sınırları hiç değişmemiş olup, Fransız devrimi ile kısa bir süre feodal düzeni ortadan kalksada, Napolyon tarafındna tekrardan yönetim kurulmuştur. Günümüzde Urgell Piskoposu(Joan Enric Vives Sicillia)
 ile Fransa devlet başkanı tarafından ortaklaşa yönetilen bir prensliktir.
   Ülke iki dağın arasındaki minik düzlükler ile, tepelerin üzerine kurulmuş. Bu derin vadinin arasında, Avrupa'nın gelişmiş bir medeniyeti yer alıyor. Fazladan yapılan gelişmiş karayolları, minik şehirleri, lüks otelleri (özellikle kış turizmi) ve kışın kayakçıları ve ziyaretçileri dağ zirvelerine taşıyan teleferikleri ile oldukça güzel bir yer.
  Yılda 10 milyon turist ağırlayan bu minik ülkenin başkenti Andorra La Vella burası ayni zamanda ülkenin en düz yeri de sayılabilir. Dev alışveriş merkezleri ile hemen her markayı kesinlikle vergisiz alabileceğiniz bir yer. Sokaklar, ağırlıklı olarak Fransa ve İspanya dan gelen araçlar ve insanlarla dolu.
  Aracımızla, Andorra La Vella'nın içinden çıkarak otelimize doğru yol aldık. Otelimiz, şehirden epey uzakta. 20 kilometre, enfes bir manzara altında devam ederek,Hotel Parador Conaro'ya geldik. Soldeu bölgesinde ,yol üstünde olan otelimiz, neredeyse tüm Andorrada ki binalar gibi, bu dağlardan çıkan gri kırık taşlarla örülü. Hemen otelimize girerek yerleşiyoruz. Ücretsiz olarak otel bize Karen için park yatakta vermesi bizi gerçekten mutlu etti. Bununla birlikte, odamızın minik balkonundan manzara harika.

















06 EYLÜL 2015:

    Sabah büyük bir heyecanla Andorra'yı gezmeye başladık. Gündüz burası daha da bir güzel görünüyordu. Şanslıydık ki hava da çok güzeldi. İlk durağımız yolun üzerinde bulunan, Aziz Joan Casseles kilisesiydi. Bu kilise 11. yüzyılda inşa edilmiş olup,antik yolun hemen yanındadır. Hemen arkasından akan nehirin sesi ve yükselen tepe ile manzarası şahanedir. Küçük kilisenin içerisine girdiğinizde, duvarda kabartma halinde duran bir çarmığa geriliş sahnesi sizi karşılar. Fotoğraf çekmeyi sevenler için gerçekten güzel bir mimariye sahiptir.
   Burdan sonra, Canillo'da bulunan San Cenri de Canillo kilisesine gittik. Aracımızı yol üzerinde bırakıp, bebek arabası ile daracık bir sokağa girdik. Kırık gri taşlı klasik-modern görünümlü apartmanların arasından yokuş yukarı yürüyerek,tepenin üzerinde duran kiliseye geldik. Burası 12. yüzyıldan kalma. Kilisenin hemen önünde akan minik bir dere ile hemen kilisenin karşısında oldukça güzel bir eski bir çeşme var. Burada biraz oturarak etrafın manzarasını izledik. Yeşilliğin içerisinde kaybolan minik bir ülke. İnsan-doğanın muhteşem uyumunu burada yakalayabilirsiniz.
   Buradan sonra, hemen aşağımızda dün gördüğümüz teleferik istasyonuna gittik. Güler yüzlü vezne görevlisi, bize bebekle, teleferikle yukarı çıkınca nerelere gidebileceğimizi söyledikten sonra, biletimizi alarak teleferiğe doğru çıkmaya başladık. (Buradan alacağınız teleferik bileti ile ayni gün içinde iki yerde kullanabilirsiniz.)
   Asansor ile bir kat yukarı çıkarak, Teleferiklerin olduğu yere geldik. Burada görevlinin yardımı ile ilk kez teleferiğe bindik. Yavaşça tepeye doğru yükselirken, Andorra tümü ile gözlerimizin önündeydi. En tepeye vardığımızda burasının özellikle çocuklar için bir cennet olduğunu gördük. Bununla beraber manzara gerçekten anlatılamaz. Burasını biraz gezdikten sonra, aşağıdaki göle inen açık bir teleferik gördük. Karen ile inmenin tehlikeli olduğunu düşünmemize rağmen, bir kadının Karenden daha küçük bir bebekle aşağı inmesinden cesaret alarak, bu teleferiğe bindik. Hafif serin havada dağ havasını içimize çekerek yavaşça indik. Muhtemelen, yapay olduğunu düşündüğümüz bu gölde kano ile gezmek mümkün.
   Kış turizminin oldukça önemli olduğu bu ilkede kışın kayak yapmayı sevenler için hazırlanmış teleferikler gördük. Ayrıca, ağaçlar kayak yapanlar için temizlenerek dağ içerisinde yol açılmış durumda.
  Burasının izlemeye doyulmaz manzarası altında biraz oturup İspanya ve Fransa'nın dağ sınırları ile Pirene dağlarını izledikten sonra aşağıya indik. Yine arabaya binerek, Fransa sınırına yakın olan Soldeu bölgesindeki diğer teleferiğe bindik. Burada karşımıza dağın içerisinde bir golf sahası ile, bisiklet parkuru çıktı. Ayrıca altımızda Fransa'ya doğru uzanan yol. Burası turizim için elinden geleni yapıyor. Kışın kayak, yazın ise bisikletçilerin adrenalinlerini yükseltecek tepeden aşağıya inen dik ve sarp parkurları ve golf...
  Bir önceki teleferik daha güzel imkanlar sunmasına rağmen buranın manzarası gerçekten daha güzel. Burada biraz vakit geçirdikten sonra Andorra La Vella'ya inerek etrafı yürüyerek gezmeye başladık. Özellikle parfümler gerçekten diğer yerlere göre daha ucuz. Tüm alışveriş merkezleri ile mağazalarda fiyatlar daha uygun. Buna rağmen Türk Lirasına göre pahalı...
   Geceye doğru sakinleşen yollarda biraz dolaşıp akşam yemeği ardından otelimize geri döndük.














Tepeden Andorra




























07 EYLÜL 2015:

   Andorra'da ki son günümüzü alışveriş yaparak geçirdik. Andorra La Vella'nın alışveriş merkezlerinde pek bişey alamasak ta gezmek bile güzel geldi. Daha sonra eşyalarımızı alarak tekrardan Pamplonanın yolunu tuttuk.
   Burası için şunu söyleyebilirim bebekle seyahat etmek çok kolay ayrıca, manzarası sizi gerçekten etkileyecek kadar güzel. 




Andorra-İspanya Sınırı


7 Ekim 2015 Çarşamba

KUZEY İSPANYA, PİRENE'NİN ETEKLERİ



BEBECİKLE TATİL VE GİRİŞ:

   Bu tatil daha önce ki tatillerimizden çok daha farklı... Minik prensesimiz ile yaptığımız ilk gezi. Bunun mutluluğu ile çok önceden bebekle yapılacak yolculukta nelere ihtiyacımız olduğunu tatilde nereye gitmemiz gerektiğinden daha çok araştırdık.
   Kabul etmeliyiz ki bebekle yolculuk bugüne kadar yaptığımız yolculuklara oranla biraz daha zor oldu ama içinizde gezme arzusu varsa kolaylıkla bunu da aşabilirsiniz. Öncelikle size kısaca bebekle gezerken nelere ihtiyacınız olduğunu ve nelere dikkat etmeniz gerektiğinden bahsedeyim.
  İlk olarak gideceğiniz ülkenin, özellikle gideceğiniz dönemi kapsayan gece-gündüz sıcaklık farklarını iyice araştırınız. Bizim tatilde bulunduğumuz dönemde ve İspanya'nın kuzeyinin iklim şartları dolayısı ile 24 derece gündüz ve 12 derece gece olarak ortalama bir sıcaklık değerleri bulunmaktaydı. Bundan dolayı minik prenses Karen'nin giyeceği kıyafetleri ona göre seçtik. Tatil döneminde gündüzde olsa mutlaka yanınızda uzun kollu birşeyler bulundurun. Hava her an bozabilir. Bununla birlikte, bereye de ihtiyacınız olacaktır.
 Eğer emziren bir anneyseniz çok şanslısınız. Uçakta ve tatilde herhangi bir yerde bebeğinizi dilediğince emzirebilir, onun rahatlığını sağlayabilirsiniz. Özellikle uçakta kalkış ve iniş esnasında bunu yapmanız, basınç farkından dolayı bebeğinizi rahat ettirebilir uçak içerisinde konforlu bir yolculuk yaparsınız.
 Bebeğinizi taşımak için baston tipi kolay taşınabilir basit bebek arabası ile yürürken veya emzirirken size yardımcı olabilecek kanguru edinmeniz mutlaka gerekli.Küçük bir çanta ve içerisinde bebeğin,gezi esnasında kullanacağı kadar kıyafet, önlük, kazak, çorap, oyuncak, bez değiştirmek için daha küçük içerisinde bez değiştirmede kullanacağınız malzemeleri içeren çanta ve bebeğin yiyecekleri.
 Bebeğinizi emzirmenize rağmen katı gıdalara geçmişseniz veya emzirmiyorsanız size tavsiyem cam kavanozlarda satılan küçük bebek mamaları (Ör: ıspanaklı-patatesli mama) ile taze meyva veya yine küçük ağızlığı olan ve sıkarak bebeğe yedirebileceğiniz, organik meyva püreleri. Ayrıca yine organik bebek bisküvileri (huysuzlanan bebeğinize ilaç gibi gelebilir, Heinz marka ürünler ile Fairley's alabilirsiniz.)Ayrıca yüksek Ph değerine sahip su (ör: Saka ) ve bol biberon...
 Avrupa ülkeleri diğer ziyaret ettiğimiz ülkelere göre gerçekten daha çok imkanlara sahip. Özellikle emzirme ve alt değiştirme konusunda pek sıkıntı yaşamayacağınız kanaatindeyim. Ayrıca insanlar bebekli çiftlere ellerinden geldiğince yardımcı ve anlayışlı.Bebek için ihtiyacınız olabilecek herşeyi temin etmeniz mümkün.
 İstenmeyen bir durum olsa da bebeğinizin rahatsızlanmasına karşılık doktorunuzla mutlaka görüşerek ihtiyacınız olan ilaçları edinin.Ayrıca gideceğiniz ülkenin şartlarını dikkatle inceleyin sonuçta bebeğin bizim gibi güçlü savunma mekanizması henüz yok.
 Ayrıca bebeğiniz için oluşturduğunuz uyku rutinini elinizden geldiğince bozmamaya çalışın. Bu ülkenize geri döndüğünüzde ihtiyacınız olacak birşey. Emin olun bebeğiniz gezerken en az sizin kadar eğlenecektir.
 Evet şimdilik aklıma gelenler bunlar ve bunların hepsi tavsiye niteliğinde. Her yetişkin birey gibi her bebeğin de kendine has huyları var  ve bebeğinizi en çok siz tanıyorsunuz...


02 EYLÜL 2015:

    Lefkoşa Ercan Havalimanından kalkan uçağımızla, yolculuğumuz başladı. Karen'den boş yere endişelenmişiz. Bebeğimiz uçağın içinde epey bir eğlendi ve bize pek zorluk çıkarmadı.
   Akdenizin masmavi sulaarının üzerinden pamuk gibi topak bulutları geçerek Anadolunun vahşi dağları ile ovalarına oradan, üzerine şarkılar şiirler yazılan resmi olmasa da gönüllerin başkenti İstanbul'a vardık. İspanya uçuşu transit olduğundan bebeğin arabasını alma ihtiyacı duymadık. Koşar adım devam ederek bir sonraki uçağa yetiştik.
  3.5 saatlik Avrupa kıtası yolculuğu sonund uçağımız Bilboa şehrine yavaşça indi. Teşekkürler Türk Hava Yolları...
  Bilbao Havalimanı, oldukça küçük. Bizim Ercan Havalimanı kadar... Havalimanında işlemleri tamamladıktan sonra, evlerinden bizi misafir edecek arkadaşımız Hector ile kucaklaşarak yola çıktık. Uzun zamandır görüşemediğimizden yol boyunca sohbet ederek Pamplonaya vardık. Evde Iraxe ve ikizleri Alaitz ve Izarro bizi karşıladı. Oldukça misairperver arkadaşlarımızın evinde 10 gün konaklayacaktık.
  Varışımız akşamı bulduğundan ilk gün pek bişey yapamadık. Arkadaşlarımızla geçen sohbet dolu bir akşamın ardından ertesi gün için hazırlandık.
  Kısaca Pamplonadan da bahsedecek olursak,
   İspanya Navvarra özerk bölgesinin başkenti. Bask nüfusun hakim olduğu şehrin Baskça Adı Iruna olup şehir anlamına gelmekte. Ayrıca burası dünyaca ünlü "San Fermin" festivalinin de yapıldığı yer ayni zamanda, her ne kadar hayvan hakları savunucuları tarafından şiddetle karşı çıkılan bir eylem olsa da buranın halkının damarlarına kadar işleyen bu festival her yıl yüzbinlerce turisti kendine çekiyor.
  6-14 Temmuz tarihleri arasında yapılan festivalde, şehrin belirli parkurlarında boğalar koşmakta ve cesaretlerini göstermek isteyen gençler boğaların önüne çıkarak onlardan kaçmaya çalışmakta. Bu çılgın festival Ernest Hemingway'in Güneş de Doğar adlı romanı ile ünlenmiştir.
 Pamplona San Fermin festivalinin yanı sıra, Navvare Krallığının başkenti olma özelliğinden dolayı içerisinde bir çok tarihi yapıyı da barındırmaktadır. Eski ve etkileyici mimariye sahip sokakları, alışveriş yapabileceğiniz geniş caddeleri ve Plaza del Castillo (merkez) ile oldukça güzel bir yer.
 Bununla birlikte Boğa güreşlerinin yapıldığı bir tane de Arenası mevcut.



Prensesin ilk yolculuğu






























03 EYLÜL 2015:

   Pamplona'da ki ikinci günümüzde, bizi oldukça soğuk bir hava karşıladı. Ziyaret edebildiğimiz tek yer La Taconera oldu. Burası Pamplonanın tarihsel güzelliğine sahip bir yer. 90.000 metre karelik oldukça romantik bir park.Bir hendekle ayrılan surların üzerinde, her çeşit ağacın olduğu bununla beraber, çeşitli kuş türleri ile geyiklerin serbestçe gezdiği minik bir hayvanat bahçesine de sahip.
  Yine orta çağdan kalma Zafer takları ile süslü park içerisinde, Ünlü Mari Blanca  heykelini Taconera bahçeleri içerisinde görmeniz mümkün. Bu park alanı içerisinde yapacağınız bir yürüyüş sizi gerçekten çok rahatlatacaktır.
   Parkın diğer ucunda, yeni Pamplona şehrini yüksekten izleyebilirsiniz.



















04 EYLÜL 2015:

    Pamplona'dan Lumbiere doğru yola çıktık. Burası, Bask bölgesinde rahatlıkla gezip eğlenebileceğiniz doğal bir park. Bebekle de yolculuk yapmak burada oldukça kolay. Hemen yanınızdan akan nehiri izleyerek, oldukça fazla uğraşlar verilerek açılmış tüneller arasından güzel bir yürüyüş yapabilirsiniz. 300 metre yükseklikteki sarp ve dik kayalıklar, yerel bir çok kuş türüne de ev sahipliği yapıyor. Bununla birlikte, yol kenarında yetişen yabani üzüm ile böğürtlenlerin de tadına bakabilirsiniz.
  Bu gezinin ardından Pamplonaya döndük. Hector bizi şehir merkezine bırakarak öğlen "Siesta" yapmak üzere ayrıldı. Bu öğle uykusu kültürü burada yerleşmiş durumda. Bu saatlerde bir çok dükkan ve restoran kapalı olabilir. Hectorun bize tarif ettiği üzere San Nicolas sokağında kişi başı 13 Euro vererek set menulerden aldık. Bu set menüler gerçekten doyurucu ve güzel. İçerisinde başlangıç,ana yemek ve tatlılar var. Menüde size sunulanlardan bir menü oluşturarak dilediğinizi yiyebilirsiniz.Ayrıca, 1 şişe şarap ve 1 şişe su bu fiyata dahil. Eğer  Plaza del Castillo da oturacaksanız tuzlu fiyatları göze almanız gerekebilir. Karen de yanımızda getirdiğimiz, hazır çorbasını afiyetle yedikten sonra uykuya daldı.
  Yemekten sonra yürüyerek, etrafı gezmeye başladık. Şansımızdan, Orta Çağ festivali başlamıştı. Bu festivalde, satıcılar orta çağ kıyafetlerini giyerek, ortaçağ da kullanılan eşyalarla satış veya gösteri yapıyorlar. İnanamayacağınız kadar çocuk,bebek herkes bunları görmek için buralara gelmiş durumda.  
  Taş sokakların arasından orta çağ kokusunu alarak, sakin sokakların arasında gezdik. Öncelikle, Turist bilgi merkezine girerek ücretsiz bir harita alarak yakınlarımızda nerelere gidebileceğimize baktık. Daha sonra ilk olarak, Santa Maria Catedraline gittik. Roma İmparatorluğu zamanından kalma tapınak, İslam akınları esnasında yıkıldı ancak 1000 'li yıllarda tekrar inşa edildi.Gotik tarzda yapılan bu eser oldukça etkileyici bir mimariye sahiptir.
  Carlos III caddesinin, Roncesvalles caddesi ile kesiştiği nokta üzerinde, San Fermin festivalini simgeleyen, insanların boğalar tarafından kovalandığını gösteren "Monumento Al Encierro" yu görebilirsiniz. Ayrıca bu nota üzerinde dünyaca ünlü bir çok markanın mağazası bulunmakta.
Lumbier

Lumbierde tüneller

Böğürtlen toplama

Tam techizatlı babalar..:)








Santa Maria Catedrali

Monumento Al Encierro

Monumento Al Encierro

Plaza del Castillo 





















05 EYLÜL 2015:

    Pamplona'dan Andorra'ya doğru, Hector'un bize verdiği araba ile yola çıktık. Trafik ters olmasına rağmen, yolların sizi asla koybolmayacağınız şekilde yönlendirmesi ve yine sağolsun Hectorun verdiği GPS ile tatlı bir seyahat yaptık.
   Andorra bizim merak ettiğimiz bir ülkeydi. Fransa ile İspanya arasına sıkışmış minik bir Prenslik...
    Otoyol üzerinde devam edip, Greenwich boylamının, İspanya üzerinden geçtiği noktayı geçerek yola devam ettik. Otoyol oldukça donanımlı. İşaretlemeler ile neredeyse her 5 kilometrede bir durup dinlenebileceğiniz parkları ile sizi pek yormuyor. Otoyolda geçtiğimiz gişeleri saymazsak sizi mutlu edebilir bile diyebilirim.
   Otoyol bizi Andorra'ya gidecek yol için farklı bir rotaya yönlendirdi. Son gişeden geçtkten sonra, önümüzde tüm heybeti ile Pirene dağları uzanmaktaydı. Bundan sonra küçük ve tepelerin üzerinde toplanmış birbiri sırtına dayalı evler ile, güzel mimariye sahip kiliselerin arasından geçtik. Yol yükseldikçe hava hafifçe soğumaya başladı.
  Yolda giderken, bir markette durarak öğle yemeği için kendimize yiyecek alıp, Andorra'ya 100 kilometre kala durup arabanın bagajında piknik yaptık. Karen de gayet keyifli olduğundan burada epey bir eğlendik. Daha sonra yola devam ederek, İspanya'nın daha da yeşillenen doğasının içerisine girdik.Yanımızdan akan nehir manzarası, genişleyerek etrafın güzelliğine güzellik atan bir göl kenarına geldik. Burada kısa bir zaman geçirdikten sonra, Andorra için son düzlüğe vardık ve dağların arasından Andorra göründü. İspanya'ya geri dönüşümüz 2 gün sonra olacaktı...

Pirene Dağları











07 EYLÜL 2015:

Andorradan ayrılarak, geri İspanya'ya geldik. Yol oldukça uzun olduğundan minik bir mola vererek yola devam ettik. Bir ara, tüm işaretlere rağmen yolu kaybedip, kendimizi tek şeritli bir yolda tırların arasında bulduk. Siz siz olun sakın yol işaretlerinden yolu kısaltayım ümidiyle şaşmayın...Gece oldukça geç vakitte kendimizi Pamplonaya attık.


08 EYLÜL 2015:

Pamplona da şehir turu yapmaya devam ettik. Öncelikle La Ciudadela kalesine gittik. Burası, 1571 yılında yapılmış. Şehrin önemli bir savunma noktası olma özelliğine sahip. İçerisinde oldukça güzel bir bahçesi var. Daha sonra dışarı çıktığımızda gördüğümüz kalabalığa yaklaştık. Yanılmıyorsam Pamplonada yaşayan tüm bebek ve çocuklar oradaydı. Festival geçişine hazırlığa denk gelmiştik. Burada kalabalığın peşine takılarak, çeşitli yerel kıyafet ve dev mankenler taşıyanlarla bir müddet devam ettikten sonra etrafı gezmeye devam ettik. 


prensesin uykusu:)









09 EYLÜL 2015:

Bugünkü rotamız Bardenas çölü. Bu sert coğrafya yıllık oldukça az yağış almakta. Ayrıca buranın kışın oldukça rüzgarlı bir yer olduğunu öğrendik. Kil,kumtaşı ve kireç taşı arazisi sayesinde burada esen rüzgarlar geride ilginç eserler bırakmış durumda. Özellikle gün batım ve doğumlarında katman katman oluşan tepeler gerçekten oldukça güzel bir görüntü sunuyor. 
  Bu gezinin ardından öğle yemeğine oradan da festival yapıldığını öğrendiğimiz bir köye gittik. Festival için köy meydanı kum ile kaplanarak etrafına yerleştirilen tribünlerin arasında, arenada cesaret ıspatlayan gençler izledik. Gençler boğalardan kaçarken etraftaki izleyiciler onların bu cesaretlerini alkışlıyorlar.
BARDENAS










Boğalardan kaçarak cesaret ıspatlayan gençler.



10-11 EYLÜL 2015:

    Pirene dağlarına doğru yola çıktık. İlk olarak dağların arasında bulunan Foz De Arbaiun'a gittik. Burası benzersiz bir boğaz. Hemen altında akan nehri ve çeşitli endemik kuş türleri ile kuşların özel koruma rezervi olarak kabul edilmekte. Gittikçe yükselen yollar, bizi dağ köylerinin güzel manzaraları ile yeşil bir cennete çıkardı. Etrafı izleyerek arabayla epey bir yol aldıktan sonra, yolun sonuda bulunan milli parka girdik. Burada istediğiniz şekilde gidebileceğiniz yürüş rotaları var. Biz çocuklar olduğundan oldukça kolay bir yürüyüş rotası seçerek etrafın yeşilliği ve yanımızdan akan nehrin sesi dinleyerek yol aldık. Şelale üzerinde durup burada kısa bir piknik ardından geri dönüş yoluna geçtik. 




















12 EYLÜL 2015 :
   Eğlenceli bir tatilni sonuna geldik. Arkadaşlarımızla hüzünlü bir veda sonrası Bilbaoya doğru otobüsle yola çıktık. 
   Bizi evinde misafir eden ve hiçbir şeylerini esirgemeyen Sevgili Hector ve Iraxe'ye sonsuz teşekkür ederiz. İnsanın gerçekten sahip olması gereken dostlardan...