Bu Blogda Ara

11 Temmuz 2015 Cumartesi

ÇÖLDEKİ VAHA, FAS

   
   FAS GEZİSİ GİRİŞ:

   Fas gezisi 2014 yılında süpriz ayarlanan bir gezi oldu. 6 kişi birleşerek Kıbrıs'tan ayarladığımız 11günlük kısa bir tatildi. bizim için çöldeki vaha olmuştu bu tatil. Tur arkadaşlarımız fotoğraf ile ilgilenen arkadaşlarımızdı.
   Ülke ile ilgili ayrıntı vs. ile sizi sıkmak istemiyorum. Kısacası bu ülke sevdiğim ve sevmediğim bazı özelliklerle dolu.en güzel özelliği ülkenin Kuzey Afrika İslam kültürünü oldukça güzel yansıtması, Sanatsal olarak sizi başka diyarlara götürecek bir yer. Özellikle bir masalı yaşayabileceğiniz yerler var. Baharat kokuları ile gezebileceğiniz pazarları, labirent gibi kolaylıkla kaybolabileceğiniz daracık sokakları,insanları ve yaşamları ile rüyalarınızı gerçeğe dönüştürebilecek bir ülke. Bununla birlikte turizm daha yeni gelişmesi ve insanların zaman zaman turistlere yaklaşımı biraz üzücü olsa da oldukça güzel ve gezilecek bir ülke. Ülkede bir kaç kurala uyduktan sonra seve seve misafir edileceğiniz bir ülke...
 Evet bir varmış bir yokmuş...

 01 MAYIS 2014
Sabahın erken saatlerinde kalkan uçağımız bizi Lefkoşa'dan İstanbul'a oradan da Fas'ın en büyük şehri olan Casablanca'ya  iniş yaptık. Herhangi bir vize almanıza gerek yok hemen orada bir mühürle işiniz tamam. Kıbrıs'tan ayarladığımız tur şirketinin bize gönderdiği şoförümüz,Yusuf ile tanışarak hemen minibüse geçtik.Bu minibüs 11 gün boyunca bizi her yere taşıyacaktı. Gittikçe kalabalıklaşan şehrin göbeğine doğru yola çıktık. Casablanca eski ile yeninin karışımı bir yanda yeni binalar diğer yanda eskileri ve bir yanda zenginlik,diğer yanda fukaralığın izleri... Kuzey Afrika nın kolyesindeki güzel inci ve ayni adlı filmle kendini tanıtan şehir.
   Yusuf  bizi şehrin göbeğindeki Prens de Paris (http://www.agoda.com/prince-de-paris-hotel/hotel/casablanca-ma.html) adlı 4 yıldızlı otele götürdü. Otel 4 yıldızı nasıl ve niçin verdiklerini gerçekten kendi kendinize sormuyor değilsiniz. Buna rağmen merkezi bir yerde.Pek "güler yüzlü" resepsiyon görevlisi amcamız bize oda anahtarlarımızı verdi. Odamıza çıkıp eşyalarımızı yerleştirip lobide buluştuk. Bugün boş olduğundan fotoğraf makinelerini yüklenerek Hassan II Camisine doğru yola çıktık. Bu ülkede ilk öğrendiğimiz şey fotoğraf çekmenin neredeyse bir tabu olduğu eğer insanlardan izin almadan bunu yaparsanız hakaret duyabilirsiniz. Ayrıca nereyi çektiğinize çok dikkat ediniz. Turistlere ve turizme gerçekten saygılı bir ülke olduğunu da hatırlatmakta yarar var. Müslüman bir ülke olduğundan 3 aşağı beş yukarı ayni kurallara sahip. Caminin yolunda bir pazarın içerisinden geçtik. Bizim bildiğimiz bandabulya. her türlü şey satılıyor sebze,meyve, peynir,baharat vs. en güzeli rengarenk dizilen zeytinler. Bununla birlikte etlerin sokak kenarlarında satıldığına şahit olduk. Kafeslerdeki tavuk ve horozları gördük. Taze nane kokularını koklayarak pazarın içerisinden esnaf ve alışveriş yapan halk arasından akarak geçtik. Fotoğraf makinesini gören gerçekten çok rahatsız oluyordu. Dini inanç gereği hoş görülmeyen bir hareket olduğunu söylemeliyim. Bunula birlikte, ülkeleri gerçekten güzel olmasına rağmen dünyaya kötü gösterildiği düşüncesine sahipler buna katılıyorum. Tüm ülkelerde yoksul gecekondu mahalleleri var. Bizim ülkemizde terk edilmiş bir köyü çekip işte KKTC bu deseler eminim bizde rahatsız olurduk. Pazar biraz fakir bir semt içerisnde ama değişik bir havası var. Uzun bir yürüyüşten sonra dünyanın ikinci en büyük camisi olan Hassan II camisine vardık. Denizin hemen kenarındaki bu cami tüm halkı kendisine çeken bir yapıya sahip gerçekten etkileyici bir görüntüsü vardı. Fotoğrafçı arkadaşlar gün batımını beklemeye başladılar.Gece fotoğraflamadan sonra 5 kişi bir taksi çevirdik. Sıkı pazarlık ile 5 kişi 1 taksiye bindik. Otele indiğimizde taksiciye 100 dirhem (10 dirhem= 1 euro) verdik. Otele girdiğimizde hemen akşam yemeğine oturduk Akşam yemeğinde başlangıç ve tatlı ile tam bir ziyafetti. Burada kilonuza çok dikkat edin. yemekleri lezzetli olduğundan çok kilo alabilirsiniz. (ben 5 kilo aldım :( )
bu yemeğin ardından biraz rahatlama ve güzel bir uyku...



Hassan II Camisi





rengarenk zeytinler.

baharatlar...


02 MAYIS 2014

Bu günkü gezimiz Hassan II camisi ile başladı. Hassan II camisi,Fasın o dönemki kralı olan 2.Hasan tarafından 1980 yılında inşaasına başlanmıştır. Cami denizin yüzeyi doldurularak islami kurallara uygun olarak inşaa edildi. Ayrıca mimarı yanılmıyorsam fransız olan cami bizim alıştığmızın dışında silindir yerine dikdörtgen yapıya sahip bir minareye sahip. Ayrıca bu ülkede iken okunan ezanın makamının bizim alıştığımız makamdan çok daha değişik olduğunu gördüm. Cami Endülüs rüzgarlarıyla örülü bir çok izler taşıyor. Bununla birlikte oldukça fazla sayıda turisti kendisine çekiyor. İçerisine girdiğinizde ince ayrıntıların düşünüldüğü odalar göreceksiniz. Ayrıca İslamiyetin hem yakınen tanıdığınız hemde size yabancı bir çok izi bu camide barınmakta. içeriye giriş için 12 euro vermeniz yeterli. Eğer islam mimarisi veya mimariye meraklı iseniz mutlaka ziyaret etmeniz gereken bir yer. Bu büyük camiyi gezdikten sonra yine otobüsümüze binerek başkent  Rabat'a doğru yola çıktık. Rabat, Atlas okyanusu kıyısında kurulmuş bir şehir. Antik çağların atmosferi ile batı tarzı şehircilik sanlayışı ile örülü bir yer. Bir yanınız tarih bir yanınız modernleşme. Açıkçası Rabat Casablanca'ya göre daha hoş görünüyor. Rabatta Hassan Tower ve hemen yanında bulunan V.Muhammet kabrinin bulunduğu alana inerek buradaki gezimiz başladı.Hasan Kulesi dünyanın en büyük camisi için yapılan inşaatın malesef yarım kalmış hali,Dönem kralının ölmesi yüzünden bu caminin sadece kalıntıları ile kulesi kalmış vaziyette. Fransızlara karşı bağımsızlık mücadelesi veren V.Muhammedin anıt mezarını dolaştık. Bu bölgeden sonra eski Rabatı gezererek Endülüs mimarisinden etkilenerek dar sokakları dolaştık. Avrupai ama islam çizgilerine sahip ortaçağ sokakları gerçekten çok güzeldi. Be gezinin ardından otobüsümüze binerek Chefchaouen'e (şafşavan)doğru yola çıktık. 6 saatlik yorucu bir yolculuk sonrası mavi boyalı evlerin olduğu bu güzel şehre gelmiştik. Burada Cassa Hassan Adlı otele yerşeltik. (http://www.casahassan.com/).Chefchaouen'ın daracık ve yokuşlu sokaklarının birindeki bu otele daracık bir kapıdan geçerek giriyorsunuz. Etrafın karmaşasından bir anda kendinizi bir konağın tam kalbinde buluyorsunuz. Fas'ta kaldığımız otellerin hemen hepsi, Kare bir zemin üzerinde yükselen ve zemin kısmına açılan üst kat balkonları ile kare bir şekilde karşılıklı yerleşen odalar. Süslü endülüs kemerleri ve duvarları...Otelimize yerleştikten sonra akşam serinliğini bekleyerek bu küçük kasabayı gezmeye başladık. Merkezi, bir çok turiste ev sahipliği yapıyordu. Etraf epey kalabalık insanlar kasabanın merkezindeki, restorant ve alışveriş yerlerinde gecesini eğlenerek geçiriyordu.Etrafta bir çok seyyar satıcı mevcuttu ki bunlardan en ilginci, salyangoz satan yerdi.Tanesini 1 Dirhem'e satın alabilirsiniz eğer seviyorsanız. Ki Fas'ta epey meraklısı olduğunu söyleyebilirim. Gece bir yere oturup birşeyler içtik. Alkol malesef çok zor bulunan birşey.Bunu hatırlatayım...Daha sonra otelimizin güzel arka bahçesinde biraz vakit geçirerek odalarımıza çekildik. 

Rabat yolundaki satıcılar.

Fas'tan bir şehir görüntüsü
Chefchaouen'e ilk bakış...

Yiyecekleri inanılmaz güzel:)

Tajin Kabında yemek. Külah şeklindi kapağı ile servis edilen toprak kaptaki yemek enfes Etli,tavuklu,köfteli veya sebzeli seçeneklerde oldukça yağlı ama tadı çok güzel. Mutlaka bu kaptan bir tane alın sıkı bir pazarlık yapmayı da unutmayın.
Hassan II Camisi mimarideki ince işçilik çok güzel.


Hassan II gün batımı

Duavarlardaki işçilik...

Rabat Hassan Tower Girişindeki Atlı nöbetçi

Hassan II Cami içi

Hassan II. Cami

Hassan II cami minaresi.




Rabat



Rabatta bir kapı...

03 MAYIS 2014
 Chefchaouenın mavi boyalı evlerini izliyoruz. Muhteşem sanat eseri kapılarını ve demir işçiliğini. Sokaklar daracık ve insanları utangaç Kıyafetleri ile önümüzden sanki tarihi bir film sahnesini izler gibi geçiyorlar. Mavi duvarlar, bir çeşit toz boya ile yapılıyor. Buradaki bir çok yerde bu boyadan bulabilirsiniz.Buradan sonra tekrar eşyalarımızı alarak Meknes'e doğru yola çıktık. Mekes Fasın eski şehirlerinden, Bu şehrin altın çağlarından kalma kapı bu şehrin simgesi özellikle medina bölgesi turistik yer olarak kabul edilebilir. Bu gezinin ardından Fez şehrine doğru yola çıktık. Fez ya da Fes eski Fas krallığının başkentlerinden. Yarın daracık sokakları ile Fez şehrini gezmeye çıkacağız.
Meknes'te zindan

Antik Kapı



Chefchaouen  Market

Salyangoz 


Chefchaouen

Chefchaouen

Chefchaouen

Chefchaouen

Chefchaouen


Chefchaouen sabah yürüyüşü

Meknes Meydan
Meknes
Meknes..



Fes'te hoşgeldin Çayı..( buranın naneli çayları çok meşhurdur. Küp şekerleri ise çok büyük:))

04 MAYIS 2014

Dar ve karanlık sokaklardan geçerek dolaştık Fes'te. sabahın erken saatlerinde açılan ve gece saat 9-10 lara kadar açık kalan pazarı şehre can veriyor. sokaklarda turistler ve yerli insanlar gezip alışveriş yapma telaşında.Bir çok yer turistlere hizmet ediyor. tur rehberimiz ile yaptığımız uzun yürüyüşte bizi sokak sokak gezdirdi.Daracık ve karanlık sokaklarda kaybolabilirsiniz. Gerçekten kaybolabilirsiniz.Eski sokaklardan geçerken kendimizi bir zaman tünelinin içerisinde hissettik. Sokaklar o kadar dar ki sanki zaman buralara sığamayacak kadar büyük kalmış. Evler yollar ve insanlar sanki zamanı belirsiz bir mekan içerisinde yaşıyor. balkonlu ve bir birine yaklaşık 1 metre duran karşılıklı cumbalarda güzel gözlü çocuklar bizi izliyor. Yanımızdan yerel kıyafetli kadınlar ve adamlar geçiyor. Kimi zaman sırtında yükü ile bir katır. Başları önde sessizce yürüyerek. Sokaklar gerçekten dikkat edilmesi gereken yerler. Ne kadar da turistik bir yer olsa da mutlaka kendinizi kollayınız. Ayrıca fotoğraf çekme niyetindeyseniz, nereyi fotoğraflayacağınızı iyi seçin. Bu bir ev bile olsa. Bu dar sokak gezisinin ardından, seramik işlerin yapıldığı bir fabrikaya ve tepeden Fes şehrini izleyeceğimiz bir yere çıktık. Buralarda yaptığmız turların ardından deri işleme atolyelerine geçtik. Bir deri eşyası satan dükkanın çatısından aşağıyı seyrettik. Aşağıda rengarenk suların içerinde onca sıcak havaya rağmen deri tabaklayan ve her hallerinden gergin oldukları anlaşılan işçileri gördük. izlemesi güzel ama bu iş gerçekten çok zor. Onca hayvan derileri çeşitli adımlarla temizlenip, çanta, kıyafet vs. gibi eşyalara dönüştürülüp satılıyor. Fiyatları gerçekten çok yüksek. Özellikle tur rehberi ile buralara götürüldüyseniz gerçekten çok yüksek bir fiyat ödersiniz. Ayrıca tur rehberleri sizi mutlaka bir dükkana sokacaktır. Buradan alışveriş yapmanız onların komisyon almasını sağlar. Açıkçası düzey bu şekilde. Bence tur rehberinizden memnunsanız küçükte olsa böyle bir jest yapmanızı tavsiye ederim. Şehir turumuz gece otelde yediğimiz Tajin ile sonlandı.Gerçekten kilo almak için bu ülke birebir...
Fez Şehri

Fezde seramik atolyesi

Fez daracık sokakları

Fezden deri tabaklama atolyesi

deri eşyalar





Fez sokakları



 


05 MAYIS 2014 

Tatilimizin en güzel rotası işte şimdi başlıyor. Çöl... Bugün neredeyse yollarda geçecek bir gün. Sırası ile Festen çıkarak, İfran,Azrov,Midelt,Eraşidia,Arhoud ve Risani den geçtik. Bir çok yerde durarak fotoğraf çektik ve yola devam ettik. Merzugaya vararak, Sahra çölüne yolculuk gece saat 10'a kadar devam etti. Manzaralar önce yeşillendi sonra kıraç ve en son sarı tonlara döndü. Uzun ve zorlu yolculuktan sonra bindiğimiz 4x4 araç bizi çölün daha içlerine taşıdı. Gece karanlığında nerede olduğmuzu hiç görmeden arabanın içerisinde sıkışık bir şekilde çölün sert toprağı üzerinde son sürat devam ederek, İki kuleli giriş kapısından geçerek etrafı surlarla kapatılmış otelimize geldik. Gecenin karanlığında indiğimizde bizim için her yer ayniydi. Otelin jeneratörü arızalı olmasına rağmen bir müddet bizi idare etti. yine akşam yemeği ardından karanlıkta, fener ışığı yardımı ile otelin damına çıkarak yıldızları izledik. Hiç ışık olmadığından neredeyse tüm yıldızları görebiliyorduk. Çölün çok hafif serinliğinde her yanımız simsiyahtı sadece çok uzaklarda bize benzer otellerin ışığı yanıyordu. Toureg kıyafeli bir adamın getirdiği naneli çaylarımızı içerek sohbet ettikten sonra kerpiç duvarlı odalarımıza geçtik ve gün doğumunu izlemek üzere sözleştik. 

Çöl yolunda..





Durup fotoğrafını çektiğimiz Faslı çoban

Çöldeki Tajin

06 MAYIS 2014
 Gün doğumu için erken uyandık. Zaten çok fazla uyumakta mümkün değil. Hava sıcaklığı bir anda artıyor. Hemen hazırlanıp otelin etrafındaki kum tepelerine doğru çıktık. İlerimizde bir kervan gidiyordu. O çöl rüyasını görmek inanılmaz güzeldi. Kum tepeleri ardında bir görünüp bir kaybolan tek sıra dizilmiş develeri izlemek. Bir türlü yetişemedik. Çok uzaklardan gelmiş gibi çok uzaklara doğru kaybolup gitti. sanki bir rüya gibi. Sabahın sıcak-serin arası havasında, bir kum tepesinin üzerinde kendi adımlarımızı izleyerek yürüdük. Etrafımız sonsuza kadar uzanacakmış gibi duran çöl ile kaplıydı. Hiç ölü gibi durmuyordu bu çöl. Sanki her tarafından hayat fışkıran bir orman kadar canlıydı. Dönerken tuğla büyüklüğünde kesilmiş kerpiç yığınları arasından geçerek otelimize girdik. Dün gece hiç bu kadar güzel bir manzara olabileceğini tahmin edememiştik. Sabah kahvaltımızın ardından yine 4x4 arabaya binerek çölün kıyısında gezmeye başladık. İlk durağımız fosil taşlarının olduğu kurumuş bir nehirdi. Kayalık alanda rehberimizin bize gösterdiği çeşitli kabuklu hayvanın kayaların üzerindeki fosilleri gördük. Daha sonra göçebe çadırlarının birinin  yanında durarak çay içtik. Çöl sıcağının içerisinde hemde. Kalın kumaş kaplı çadır çevresinin altında serili halının üzerinde, su bardağından küçük çay bardağı ile çölün en derin noktalarını izleyerek çayımızı yudumladık. etrafta tek tük ağaçlar vardı. Yaşam gerçekten çok zor. Ama yine de var. verdiğimiz bir diğer mola Sahra çöllerinde çalan müziğin eşliğinde edilen dansları izlemek içindi. Çöl artık kendini daha da çok hissettirmekteydi. Kerpiç evler dar ve temiz sokaklar tamamen boş görünse de her an bir yerden bembeyaz giyinimli, çöl sıcağından kavrulmuş yüzler görebilirdiniz. Yerel dans gösterisini izlerken kendinizi bir rüyanın içerisinde hissedebilirsiniz. Hemen kıyınızdan esen çöl rüzgarını gerçekten hissedin. Ta içinize çekin sarı çölün havasını. Etrafta minik minik çöl kasabalarını mutlaka görün. Hatta mümkünse durun bir şeyler alıp için. Etrafı ve yaşantıyı izleyin kendinizi mutlu hissedeceksiniz. 
  bu turun ardından akşam üstü deveye binerek çölde kalacağımız etrafı çevrili yere doğru gitmeye başladık. Hiç hayatında deveye binmeyen insanlar için muhteşem bir deneyim olduğunu söyleyebilirim.Özellikle her yanınızdan akan yükselen alçalan kum tepelerini izlerken. Hemen altınızda, kum tepesinin sınırından muhteşem bir dengeyle geçen develerimiz, yavaş ve sakince bizi bir ileri bir geri atarak, tek sıra halinde çölün taa içine kadar götürdü. güneşin etkisini kaybetmesi, bu geziyi daha güzel yaptı. Sessizliğin tam göbeğinde bir çöl filmini yaşamak tarifi nasıl olabilir ki? Yaklaşık 40 dakikalık yolculuğumuzun sonunda çölün ortasındaki çukur bir alana gelerek buradaki yere yerleştik. Etrafımız kalın battaniye tarzı örtülerle çevrili, ortasında halılar serili ve kenarlarda kalacağımız odacıklar mevcuttu. Eşyalarımızı odacıkların içerisine bırakarak, akşamüstünün tadını çıkarmak amacıyla etraftaki kum tepelerine tırmandık. ayakkabıları çıkararak, çıplak ayakla dolaştık kum tepelerini. Daha sonra akşam yemeği için geri gelerek diğer turistlerle birlikte orta alanda toplandık. Burada yediğimiz akşam yemeği sonrasında sohbet ettikten sonra gece karanlığında kaldığımız yerden çıkarak bir tepeciğin üstünde birlikte geldiğimiz arkadaşların biri ile oturduk. Etraf karanlık ve sakin bir yaz gecesiydi. Aşağıdan kaldığımız yerden belli belirsiz sesler ile sönmeye yakın ışıklar vardı. Epey bir sohbetin ardından aşağıya indik. Aşağıda herkes orta yerde uykuya geçmişti. Kimse odacıkların birine geçip yatmadı. Bizde kimsenin üzerine basmadan yavaşça yatacağımız yere gelip, çölde yıldızların altında uykuya geçtik. Oradaki herkesle ayni havanın altında tatlı bir uyku çektik. Bizi kumdan ayıran tek şey incecik bir örtüydü...








Çölde gün doğumu










sabah serinliğinde geri dönüş rotası...








Çöldeki yatağımız.

07 MAYIS 2014

Sabaha karşı daha gün ağarmadan uyandım. yaklaşık 20 kişil ile uyuduğumuz çöl kampımızdan. Hava oldukça soğuk. Aralarına çöl kumu dolmuş battaniyeye sarılıp gözümü kapattım. Uyandığımda herkes kalmış hazırlanıyordu. Hemen Toplandık hiç vaktimiz kalmamıştı. Yine devenin sırtında geldiğimiz otele geri döndük. Güneş gittike yükselirken develerimize ve rehberimize teşekkür ederek bir duş ve kahvaltının ardından yine yollara düştük . bugünkü hedefimiz "Çölün Kapısı" . Öncelikle Fası ziyayet ettiğinizde gelmeniz gereken yerlerden birisi olan Gül Vadisine geldik. Mevsimden dolayı herhangi bir gül bulamasakta, bu bölgede mevsiminde toplanan güller, kozmetikte önemli bir yer tutuyor. Hatta dünyanın Fas Gülü diye tanımladığı mis kokulu güllerin anavatanı burası. Bu güllerden koklamadıysanız daha önce gül koklamadınız demektir. Bir çiçeği güzel yapan sadece görünüşü değil kokusu da olmalı sözünün gerçeği bu güldür. Burada girdiğimiz bir dükkanda, gül kremi alarak yeşil bir dere yatağını izleyerek Çölün Kapısı ismi le anılan Ouarzazate şehrine vardık . Atlas dağlarının doğusunda,  çölün yakınında bir şehir. Bu şehri bir çoğumuz isim olarak bilmese de aslında çok iyi tanıyoruz. Bir çok hollywood filmi burada çekildi. Arabistanlı Lawrence, Mumya,cennetin Krallığı,Game Of The Thrones gibi film ve dizilerin çekim yeri. Şehrin bir bölgesinde film şirketlerine ait film stüdyoları görmeniz mümkün. Bununla birlikte burada  800 yıllık olan ve berberilere ait, UNESCO dünya mirası listesine girmiş Benhaddou Kasbahı  ziyaret edilecek en önemli yer.  Bu Kasbah, birbirine eklenerek büyüyen tek bir evden ibaret. Bu hane içerisinde yaşayan herkes akraba. Bir çocuk evlendiğinde hemen bir oda inşa edilerek ev büyütülüyor. Koskocaman bir aileyi içerisinde barındırıyor. Bir karınca yuvası gibi, her oda kendine has düzen ve mimari tarza sahip. Dışarıdan herşey ayni görünüyor ama içerisinde gezdiğinizde burada yaşayan insanların bıraktığı etkiyi ve hissi hemen yakalayabilirsiniz. Bunula birlikte hemen yakınlarında bulunan film müzesini de gezmeyi ihmal etmeyin. Bu müzede burada çekilen bir çok filmin sahne malzemelerini bulabilirsiniz. Bu gezimiz esnasında ilk kez alkol satan bir yer bulduk. hemen koleksiyona ve içmek üzere bir kaç şişe bira aldık. Etrafı pek fazla gezemedik ama alkol bulmak gerçekten güç bir şey, alkollü içki özel bir dükkanda satılıyor ve gerçekten hatırı sayılır bir kuyruk bekliyorsunuz. Bir gece konaklayacağımız otelimize gidip güzel bir yemekten sonra havuz başı keyfi ardından tatlı bir uyku uyuduk.

Geri dönüş...



Ouarzazate yolunda terkedilmiş kasaba

Ouarzazate yolunda Gül Vadisi
Gül Satan dükkanlar...

Ouarzazate Film Stüdyosu





Yıkılmış Kasbah

Benhaddou Kasbahı 

Benhaddou Kasbahı 

Uzun yolculuk sonunda biralarınız ve Köfteli Tajin..
08 MAYIS 2014
Rota Marakeşe döndü. Yolumuzun üstünd yine Fasta önemli bir yere sahip Argan Yağı üreten kooperatiflerde duracağız. Argan yağı, yemekten kozmetiğe kadar birçok şeyde kullanılıyor.Oldukça değerli bir yağ.Cilde ve saçlara çok faydası olduğu hatta zeytinyağından bile daha faydalı olduğunu söyleyebilirim. Bu kooperatiflerde, hem argan yağının elde nasıl çıkarıldığını gösteren ufak bir gösteri ile çeşitli argan yağı ürünleri bulabileceğiniz yerler mevcut. Ayni zamanda Fas gezimizde sık sık bir çok yerde doğal taşların satıldığı bir çok yer gördük. Ayni zamanda bu yerler, taşların içerisne sıkışan fosilleride satışa sunuyorlardı. Özellikle bu yolda bu tarz yerlerin daha fazla olduğunu söyleyebilirim. Fiyatları oldukça uygun ülkenize dönmeden mutlaka kendinize ve arkadaşlarına bu taşlardan alın güzel bir hediyelik olur diye düşünüyorum. Atlas Dağlarının virajlı yollarını geçerek, Marakeş'e geldik. Otelimiz Djemaa El Fna meydanın yaklaşık 1 saatlik yürüme mesafesinde kalıyordu. On dakikaya yürüyerek gidebilirsiniz tarifine burada çok inanmayın :) . Meydana geldiğimizde akşam olmak üzereydi. Oldukça kalabalık ola bu meydanda At arabaları, Yılan ve maymunlarla gösteri yapanlar, Arkada çeşitli eşyalar satan yerler, taze meyve suları ile kuruyemiş satan küçük dükkanlar ile her yandan fışkıran bir kalabalık hakimdi. Kalabalık arasından çıkan gürültüler, göstericilerden yayılan müzik eşliğinde küçük dükkanları gezerek ve birşeyler içerek dolaştık. Geri dönüşümüzde yine yaya ayni yolu izledik. Bir barda oturarak biraz içtikten sonra yürüyüşe devam ettik. Otelimize dönüp gecemizi sonlandırdık.




Argan yağı üretimi...


09 MAYIS 2014

Marakeşteki son günümüzde tur rehberimizle buluşarak, turumuza başladık.Kalabalığın baş döndürücü artışı arasında saraylar ve camiler gezerek günümüzü geçirdik. Marakeşin göbeğindeki Djemaa El Fna meydanından nereye doğru açılsanız ortaçağın perdelerini aralar gibi dikkanlarla ve evlerle karşılaşıyorsunuz. En ücra noktalara kadar, bizim için yok olmaya yüz tutmuş diyeceğimiz el sanatları ile uğraşan, elleri nasırlı ve yaralı, gözlerinde yıllanmış ve yıpranmış bir gözlükle oturan misafirperver ve güler yüzlü ihtiyar adamlar gördük. Binaların arasında nasıl güzel bir ruh olduğunu hissettik burada. Tarihi yerleri seviyorsanız gerçekten size ilginç gelebilecek yerler var ama insan yaşamı ilginizi çekiyorsa, Djemaa El Fna meydanı arasından pazara oradan da bu sokaklara doğru yürüyün gerçekten huzur bulacaksınız. Bu bölgede yaptığımız gezinin ardından, botanik parka gittik adı Majorelle Botanik parkı, yer yer lacivert duvarların arasından, dünyanın değişik ülkelerinden getirilmiş bitkilerin toplandığı ve muhteşem bir cennetin yaratıldığı bir yer. Turumuzun ardından meydana geri dönerek burada sıkı pazarlıklar yaparak epey bir malzeme aldık. Argan yağını buradan almanızı tavsiye ederim. Kooperatiflerdeki fiyatlar dudaklarınız uçuklatabilir. Bununla birlikte bu pazarların içerisnde kapalı çarşıya benzer baharatların satıldığını görebilirsiniz. Özellikle tajin baharatı oldukça gözdedir. Ayrıca kimyon ... Mutlaka baharat alın. Kimyon tavsiyemdir. Tadı ve kokusu daha hoş geldi ... Ancak ben süpermarketten almayı tercih ettim neden derseniz fiyat uçurum yaratacak kadar ucuz geldi.Kalabalık arasından sıyrılarak bir cafeye çıkarak meydanı yukarıdan izleme imkanı bulduk. Burada geçen zamanın ardından, otelimize geri döndük. 
























10-11 MAYIS 2014

10 günlük tatilimiz sonuna geldik. Marakeşten 10 mayısta hareket ederek ayni günün neredeyse akşamı Rabat'a ilk gün geldiğimiz otele vardık. Biraz hüzünlü biten bu tatilin ardından. 10 gün boyunca genel anlamda güzel bir tatil devresi yaşadık. Fas gizemi ve otantikliği ile gezmeyi sevenleri kendisine çekiyor. Fas bence hiç bozulmayan, doğasını koruyan bir ülke, her ne kadar dışarıdan köhne gibi görünse hayatın ne kadar canlı ve güzel aktığını görebiliyorsunuz.Her yanından hayat fışkıran çölün kıyısında duran bir vaha. Akdeniz ve atlas okyanusunun kapısı, Atlas dağlarının yatağı her ne kadar sinirli ve gergin olsalar da gülümsediklerinde insanın içini ısıtan bakışlarıyla güzel insanı. Uçağımızın havalandığında gözümü kapatıp o çölün içerisinde kaybolan kervanı düşündüm. Kim bilir nereden gelmiş nereye gidiyordu. Sessiz ve sakince kaybolurken kum tepelerinin ardından...













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder