Bu Blogda Ara

23 Temmuz 2015 Perşembe

JAMAİKA KARAYİPLERİN İNCİSİ


07 EKİM 2010
     Gitmek için hayalini kurduğumuz yerlerden birisiydi Jamaika... Kristof Kolomb tarafından keşfedildiğinde "gözlerin gördüğü en güzel ada" şeklinde bir cümle kurmuştu ki bu çok doğrudur. Ayrıca tüm dünyayı etkileyen Reggea türü müzik türünün de yaratıldığı yerdir. En önemlisi de Bob Marley'in ülkesi...
   Daha sayılamayacak çok güzelliği var. Ancak dediğim gibi bize hep tehlikeli tarafları anlatıldı. Gerçi bu tarz bir olay başımıza geldi. Bunun dışında cennetin kuzeyi Kübaysa bence Güneyide Jamaika...
     Bugün Kingston'a geldik.Bahamalardan yaklaşık 1.20 dakikalık uçuş mesafesinde. Carribbean Airways uçağı Kingstonun dışında denizin içerisinde bulunan havalimanına indi. İşlemlerden sonra takis alarak Reggae Hostele(http://reggaehostel.com/) doğru yola çıktık. Yol boyunca geldiğimiz rotada apartman tarzı bir binaya rastlamadık. Tüm binalar tek katlı bahçeli evlerden ibaretti. Muhtemel bir okul çıkışı olduğundan yollarda epey bir kalabalık öğrenci toplulukları vardı. trafik tahmin edeceğiniz üzere karışık.Uzun bir yolculuktan sonra yüksek çevre duvarları ile yüksek bahçe kapısına sahip hostelimize geldik. Bizim gibi bu kadar güvenlik önlemine sahip olmayan ülkelerde büyüyen çocuklar için biraz ürkütücü gelebilir.
    Odamıza yerleştikten sonra geniş bahçesinde biraz vakit geçirdik. Bizi karşılayan Marijuana kokusu epey keskin bir şekilde etrafta dolanıyordu. Elbette bu ülkede bunun içilmesi yasak ama o kadar yaygın olduğundan pek müdahale edilemiyor. Gittiğimiz çoğu yerde bunu kullanan ve kulağının arkasına iliştiren epey insan gördük. Bu arada dünyanın en mutlu ülkelerinden de biriymiş niyeyse:)
   Burada ayarladığımız turla yarın Bob Marley Müzesi ile Trench Town ve Port Royal'e gidip buralarda ziyaretlerde bulunacağız. Gerçekten çok heyecan verici olduğunu söyleyebilirim...
Gökyüzünden Kingston



Kingstonda sokak araları


Hostelimizin Bahçesi























08 EKİM  2013
Hayatımızın bir diğer dönüm noktası ise bu gün diyebilirim.Sabah tur rehberimiz Lisa ile birlikte Havaalanının ilerisinde bulunan  Port Royal'e gittik. Burası Karayip ticaret rotasının en önemli yerlerindendi. 1692 yılında meydana gelen deprem ve tsunami sonrası tahrip oldu. Hatta bir kısmı sular altında kaldı. Burası ayni zamanda korsanları ile de ünlüydü. Bununla beraber ahlak konusunda biraz sorunları olan bir yerdi.
   İngilizler tarafından bir çeşit başkent görevi gören bu bölgeye toplar ve kaleler inşa edildi. Korsanlık yasal hale getirilerek bir unvan ile limanın İspanyollara karşı savunulmasında destek alındı. Hepimizin tanıdığı Korsan bayrakları burada kullanıldı. (http://translate.google.com.tr/translate?hl=tr&sl=en&u=https://en.wikipedia.org/wiki/Port_Royal&prev=search)
  Liman defalarca tamirattan geçmesine rağmen 1815teki büyük yangınla tamamen tahrip olur ve terk edilir. Şu an burası bir müze haline getirilmiş olup, ziyaretçilerine büyük şaşalı günlerini göstermektedir. İçersinde çeşitli büyüklükte toplar ve o dönemlerde kullanılan gündelik eşyalar ki bunların çoğu denizin altından çıkarıldı, ayrıca depremden etkilenen binalar ki en önemlisi Giddy Evi olarak bilinen cephanelik,deprem sonrası toprağa doğru çökmüş ve tabanı eğrilmiştir.İçine girdiğinizde dik durmak için kendinizi biraz zorlamanız gerekebilir bununla birlikte de kalenin geriye kalanı sergilenmekte.
   Sıcak havaya rağmen burasını dolaştıktan sonra, arabamıza binerek Trench Towna doğru yol aldık. Trench Town Reggae ve Rocksteady türü müziğin doğum yeri . Burası Jamaika kültürü için oldukça önemli. Sadece Bob Marley değil bir çok müzisyen de burada doğmuş ve büyümüş. Ayrıca burası bir dönem Jamaikanın Hollwoodu olarak bilinmekteydi.
   Ancak o dönemde şimdi de bu mahallede gerçekten büyük bir sefalet mevcut. Trench Town da yaşayan insanların Jamaikada pek sevilmediğini öğrendik ki bunu canlı bir şekilde yaşayacaktık... İlk önce Bob Marley'in müzik için diğer arkadaşları ile toplandığını öğrendiğimiz bir eve geldik. Bob Marleyin arkadaşı ve öğretmeni  Georgie'nin hayatından kesitler gördük. Ayrıca Bob Marleyin kullandığı Wolkswagen van araçta burad sergilenmekte daha çok çürümeye bırakılmış. Umarım en erken zamanda bu aracı tamir ederler.
   Daha sonra Bob Marleyin Trench Town da yaşadığı eve doğru, Rasta saçlı kulağında Maruanna takılı rehber ile Trench Town da yürümeye başladık. Burada İngilizce konuşuluyor ama çok zor anlıyorsunuz ki anladığımız kadarıyla burada tek başına yürüyemezsiniz çok tehlikeli gibi bişeyler söyledi. Neyse, Sarmısak ve maruanna kokusulu rehberimiz bizi, bir bahçenin ortasında bulunan 3 tane iki katlı bir evin önünde durduk. İçerisinde insanların yaşadığı evin niçin müze yapılmadığını Bob Marleyin bizim ülkemizde ve dünyanın bir çok yerinde çok önemli birisi olduğunu anlattık ancak rehber para yok gibi bişeyler söyledi.
   Tam buradan çıkmış yürüyorduk ki karşıdan bir anda son hız üzerinde ağır makineli silah taşıyan bir araç geldi ve Bob Marleyin evine doğru gidip orda durdu. Tam ne oluyor diye arkamıza bakarken, askeri üniformalar ile ellerinde amerikan tip makineli silahları üzerimize gelen adamlar gördük. Silahları bize doğru doğrultulmuş değildi ama gerçekten korkutucuydu. Bize bağırarak kenara geçmemizi istediler. İnanın o an elimiz ayağımız kesilmiş vaziyette ne olduğunu bile düşünemiyorduk. Hemen dediklerini yaptık. Yaklaşık 20-30 Asker yine Bob Marleyin evine doğru gidip oraya baskın yaptı. İlk şoku üzerimizden atınca Rasta rehberimize ne oluyor diye sorduk o da gayet sakin bir tavırla önemli bişey olmadığını  Kingstonda hırsızlık olduğundan dolayı burayı bastıklarını ara sıra böyle şeylerin olduğunu söyledi. İçimizden eğer hırsızlık için bu kadar asker buraya yığıldıysa acaba banka soygunu veya daha ciddi suçlarda buraya tank ve jet uçağı ile mi baskın yapıyorlar diye düşündük. Açıkcası pek inandırıcı gelmemişti.
   Neyse bu ürkütücü geziden sonra arabamıza binerek, yine yollara düştük. Sonraki hedefimiz Bob Marley Müzesi. yolda bu defa Polis tarafından durdurulduk. Bize arabanın içerisinde isteyerek bulunup bulunmadığımızı defalarca sorup durdular. Bizde evet gönüllü olarak bulunuyoruz şeklinde açıklama yaptık.Biraz sohbet sonrası samimi olup yola devam ettik. Evet biraz daha korktuk. adam mı kaçırıyorlar diye...

   BOB MARLEY MÜZESİ:
   En sonunda Bob Marley müzesine geldik. Kemerli yeşil, kırmızı sarı renk kapıdan geçip, Bob Marleyin esas evine geldik. Burasını ayni zamanda stüdyosu olarak ta kullanmış. Bununla birlikte iç çatışmaların yoğun olduğu zamanlarda iki siyasi lideri barıştırarak ülke barışına da epey bir katkı koymuş ama bu sebepten  yine bu evde vurulmuştu.
   Önce biletimizi aldık. (20 USD) evin dışını gezmeye başladık. Bu ev 1975 yılında Bob Marley tarafından satın alındı ve ölümünden 6 yıl sonra Eşi Rita Marley tarafından müze haline getirildi. Müzede en ilgi çekici şeylerden bir tanesi bilet aldığımız yerin hemen yakınında ve arka sebze bahçesinde bulunan mariuannalardı. Evin etrafını gezmeye başladık. Daha sonra tura katılarak evin içerisini yatak odasını özel eşyalarını,kot ceketini,gitarını,ulusal ve uluslararası aldığı tüm ödülleri, hamağını kısacası hayatını geçirdiği her yeri gördük. Ancak Fotoğraf çekmek yasak olduğundan malesef bunlardan hiç birini fotoğraflayamadık. Evin arkasında bulunan bir odada,siyasi konulardan kaynaklanan bir nedenden dolayı menejeri ve sevgilisi ile bulunduğu bir anda kolundan ve göğsünden yaralanır. Bu mermi delikleri halen duvarda bulunmaktadır. Bu şekilde vurulmasına rağmen, yine de ayarlanmış konsere çıkarak, gücünü ve sevgisini gösterir.
   Ardından evden ayrı olarak Bob Marleyin hayatının gösterildiği küçük bir sinema salonuna girdik. Bob Marleyin hastalığı döneminde çekilmiş görüntülerle kendi ağzından hayatını dinledik.
    Bob Marley, Rastafaranizm denilen dine inanmaktaydı.Bu dinin kökeninin Etiyopyadır. (ki tüm Jamaika için Etiyopya ana vatandır.) Sık kullanılan 3 renkli ve aslanlı bayrakta : Kırmızı siyah halkın döktüğü kanı, sarı altını ve yeşil ayak basılan toprağı simgelemekte kullanılan aslan figürü ile Etiyopya krallığı bayrağı (1897 tarihli bayrağı) ile Rastafaranizm simgelenmektedir.Bu din Yahudilik ile Hristiyanlık arası bir dindir. Bu dine göre et yemek, sigara içmek ve alkol almak yasaktır. Ayrıca beden toprağa tek parça olarak girmelidir. Bununla beraber saçlarını kesmezler ve taramazlar inanışa göre Jah yani tanrı tırnakları ile  saçlarınından kaldırarak siyona yani cennete götüreceğine inanmaktadırlar.
   Bob Marley dini inanışından dolayı vejateryandı. Ayrıca 1977 yılında futbol oynarken,ayak başparmağından açılan bir yara yüzünden bir deri kanseri (melanoma) olduğu ortaya çıktı.Parmağı kesilmesi gerekmesine rağmen yine dini inanışından dolayı parmağının kesilmesini istemedi.1981 yılında son zamanlarını yaşamak için uçakla Almanya'dan ülkesine dönerken durumu kritikleşti ve Amerikaya inmek zorunda kalındı. Bob Marley 11 MAyıs 1981 yılında ve henüz 36 yaşında bir efsane iken hayatını kaybetti. Hatta son sözleri Oğlu Ziggy Marley'e "Para hayatı satın alamaz" oldu.

 Gerçekten derin bir üzüntü içerisinde kendi ağzından dinlediğimiz hayat hikayesi sonrası, Kingston da bulunan Devon House a gittik. Burası dev bir arazi içersine yapılmış sanat eseri sayılacak güzellikte bir binaya ev sahipliği yapmaktaydı. Orada oturup yemeğimizi yedik ve etrafı gezdikten sonra gece rehberimiz Lizin kızları ile birlikte etrafı dolaşarak otele gittik. Yarın adanın doğusuna doğal güzellikleri keşfetmek için  Port Antonio ya gidiyoruz.
  Gece hostele geldiğimizde Lonley Planet yazarlarından birisi ile tanıştık. Jamaica kitabının yeni versiyonu için çalışma yaptığından bahsetti. Ayrıca Lonley Planet kitabını da imzalattık. Ayrıca bazı tavsiyelerde aldık ...

Port Royal


Giddy House



Trench Town ve rehbermiz

Trench Town

Bob Marleyin evi

Trench Town ve sağda baskın üzere bekleyen polisler

Georgie'nin gitarı

Bob Marleyin arabası...

Bob Marleyin gerçek boy heykeli

Bob Marley Müzesi 

Müzedeki maruanna (ganja)














Georgienin yatağı





























Erken hazırlanmamıza rağmen Lizanın lastiği patladığından oldukça geç başladık tura. Kingstonun içerisinden tepelere doğru virajlı yolları tırmanarak çıkıyoruz. Etraf yemyeşil inanılmaz güzellikte. İlk durağımız Summerset falls kapıda içeriye girdiğimizde botanik bir bahçeden geçip son sürat akan bir şelalenin oraya geldik. Bizi bir sandala bindirip karanlık bir mağaradan geçirdiler. Sandaldan atlayarak buz gibi suyun içinde yüzdükten sonra,son sürat akan şelalenin altında yıkandık. Buradan ayrılıp yakınlarda bambudan yapılma bir salda yavaşça kısa ama çok güzel bir tur yaptık. Buradan sonra mavi Lagüne gittik etrafın manzarası son derece güzeldi. Masmavi bir suyun etrafında ağaçlar...
Daha sonra Lonley Planet yazarının bize tavisye ettiği ve aramamız için bir numara bıraktığı rehberle buluşmak üzere reach falls(http://www.tripadvisor.com.tr/Attraction_Review-g147314-d1021622-Reviews-Reach_Falls-Port_Antonio_Portland_Parish_Jamaica.html) a gittik. Ama farklı bir yön denedik. Bu berrak suyun içersinde yüzerek yukarıya şelalelere doğru gittik. rehberimiz Leon bizi alternatif bir yolla etrafın muhteşem manzarası altında buz gibi suyun içerisinde yüze yürüye götürerek şelaleye çıkardı. Açıkcası o kadar güzel yer gördükten sonr şelale hiçte iç açıcı ve güzel görünmüyordu.
    yine ayni yolla geri döndük. Geri dönüş yolunda,buranın meşhur yemeği olan Jerk Chicken ve Jerk Fish ve yanında bread fruit alarak yola devam ettik.Bu yemek bana oldukça acı geldi. Ancak sevenleri olacağından emin olduğumdan bunun için hazır jerk sosu satıldığını söyleyebilirim. Bu yemek barbekü şeklinde mangalda sunuluyor.Mangal olarak ta bir varil iki eşit parçaya kesilip birbiri üzerine örtülmesi ile  yapılıyor.
     3 saat süren yolculuğun sonunda hostelimize vardık. yarın Jamaikaya veda ediyoruz...



Summerset Falls





Reach Falls suyu

Port Antonio yolunda







































Buruk bir veda sonrası Jamaikadan ayrıldık. 3 gün yıldırım hızıyla geçti güzel ve muhteşem doğası tüm tedirginliğimizi üzerimizden almaya yetti. Bence 3 gün bu ülke için çok az siz gelirseniz en az 1 hafta kalın ve denizinin de tadına bakın....

Jamaikadaki rehberimiz ve ailesi :)








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder